HABERLER » Röportajlar » Okuldaki Başarı Ayrıdır, İş Dünyasındaki Ayrı | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

AYŞIN ÇÖMLEKÇİ ARGÜDEN (UAA’78)

Hayat Holding İK Direktörü Ayşın Argüden’e göre, iş dünyasında başarının yolu, çok ders çalışmaktan değil, çok yönlü olmaktan geçiyor.

Hayat Kimya İnsan Kaynakları Direktörü ve SEV Yönetim Kurulu Üyesi Ayşın Argüden, duygusal zekayı, psikoloji okumuş olmanın insan kaynakları açısından önemini, Bill Gates’in iyi bir yönetici olamamasının nedenlerini, Türk yöneticisinin en çok nerede hata yaptığını anlattı. Ayşın Argüden’in iyi bir yönetici olma konusunda anlattıklarını ilgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.


Okulda nasıl bir öğrenciydiniz? Uzun yıllar yöneticilik yapmanızda okulun nasıl bir etkisi oldu?
Çok faaldim. Okul başkanlığı, basketbol takım kaptanlığı yaptım. Okul başkanlığı biraz liderlik gerektiriyor, çünkü okul yönetiminin önünde bir sorumluluk alarak, bütün öğrencileri temsil ediyorsunuz. Bu liderlik, biraz da insanın doğasından gelen bir şey. 
Ama şunu bir kere net olarak görüyoruz. Okul notu çok yüksek olan arkadaşlarımızın pek azı iş hayatında başarılı olabiliyor. 
 

Bunu neye bağlıyorsunuz? 
İş hayatında önemli olan problem çözmek, ilişki yönetmektir. Çok yönlü olmakla, kişinin sosyal olmasıyla, yöneticilik yapmasının arasında çok bağlantı var. İçine kapalı, sadece derslerle ilgilenenler, iyi yönetici olamıyor. 

Siz yönetici olmaya nasıl karar verdiniz?
Liseyi bitirdiğimde, insan kaynakları diye bir şey yoktu. Şirketlerin personel daireleri vardı. Kariyer günlerine sadece birkaç konuşmacı gelirdi. Benim şansım şu oldu: Kendimi çok iyi tanıyordum. Yöneticilikte en önemli işlerden bir tanesi duygusal zekadır, EQ’dur. Bu, tamamen duygu kontrolüyle ilgilidir. EQ’su yüksek olan insanlar, kendi duygularının farkında olma, başkalarının duygularını anlama, ortamdaki dinamikleri tespit edebilme gibi becerilere sahip olurlar. Bunu iyi yapan insanlar, ilişkileri de daha iyi yönetebiliyorlar.
 

Yöneticilikle aldığınız eğitim konusunda bir paralellik var mı? Nasıl bir eğitim gördünüz?
Amerika’da psikoloji okudum. Çünkü, insanlara karşı, her zaman bir ilgim vardı. Sevdiğim bir şeyi okumuş oldum. Ondan sonra master yaptım. O da, daha çok, psikolojinin işletme alanında kullanımına ilişkindi. Dolayısıyla, iyi bir eğitim aldım ve hep insan kaynakları alanında, çokuluslu firmalarda çalıştım. 30 yıllık bir kariyerim var. İlk başta, ‘danışmanlık, araştırmacılık’ gibi başladım ama ağırlıklı kısmı, operasyon yönetimi oldu. 

Yönetici olmanın ayırt edici özelliği nedir? 
Yöneticilik dediğiniz zaman, rollerin farklı boyutları söz konusu oluyor. Çok iyi bir uzman ve teknisyen olabilirsiniz. Satıcı olabilirsiniz. Bu alanlarda dünyanın en iyisi olabilirsiniz. Ama yönetici olmak başka bir şeydir. 
Ben, Microsoft’un Ortadoğu ve Afrika İK sorumlusuydum. Bill Gates ile de tanıştım, çalıştım. Müthiş bir vizyoner, ama iletişim kurma konusunda kabiliyeti yok. İşin o tarafında, güçlü bir adam olan Steve Ballmer’ı yanına alarak şirketin bu açığını kapatıyor. 

İyi yöneticilerin ortak yanları nelerdir?
İyi yöneticilerin hepsinde, ilişki yönetimi, insan yönetimi gibi becerileri var. Dinamikleri yönetiyorlar. Çok iyi karar veriyorlar. Çok iyi iş delege ediyorlar. İyi iş takip ediyorlar. İyi planlama yapıyorlar. Yöneticilik dediğiniz zaman artık bunlara bakılıyor. 
 

Global çapta yöneticilik hakkında neler söylersiniz?
Bu noktada artık kendi ülkenizde değil, birçok ülkede iş yapıyorsunuz demektir. Ülkelerin kültürleri, hukukları, her şey farklıdır. Mesela İran’a gidip iş yönetin. Orası, bambaşka bir dünyadır. Bütün farklılıkları, çok iyi yönetmeniz gerekir. ABD’de siyahlar, kadınlar için kotalar vardır. Başka kültürlere ilgi, saygı göstermek gerekir. Duyarlılık, deneyim sahibi olmak, bu aşamada çok önemli vasıflar haline geliyor. Bunlar, kitaplarla okuyacağınız bir şeyler değil. SEV Okulları’ndan mezunların başarısında bu yetenekleri daha lise yıllarında geliştirmeleri için bir ortam var olmasının etkisi büyük.

Okulda, yöneticilik konusunda öğrendiğiniz en önemli şey neydi? 
Bizden hazırlık sınıfındayken bile soru sormamız istenirdi. Bir şeyleri araştırmamız ve savunmamız talep edilirdi. Bunlar derse aktif katılmamızı sağlardı ve hayatlarımızda çok büyük etki yarattı. 
 

Genç yönetici adaylarını nasıl buluyorsunuz?
Bu jenerasyon mutsuz. Ne yapacağını tam bilmiyor. Kafaları karışık. CV’lerine baksanız mükemmel ama bu işlerine yansımıyor. Onlar bir kurumun ve organizasyonun kölesi olmak istemiyorlar. Oysa, dünyayı çokuluslu şirketler yönetiyor ve onların da istedikleri, sizin deli gibi çalışmanız. Girdiğim bütün şirketlerde istenilen buydu: Hayatını işe ver. Bütün kaynaklarını işe ayır. Kendine vakit ayıramıyorsan, o senin sorunun... Bizim jenerasyon, ‘İyi para kazanıyoruz,’ diye bütün bunlara katlandı. Ama yeni kuşaklar bunu yapmak istemiyorlar. 
 

Neden peki?   
Büyük şirketlerin yöneticileri, çok fazla çalışıyorlar. Bu da özel hayattan bir fedakarlık anlamına geliyor. Bedeli ağır. Çocuklarının yetişmesini görememek, uykusuz kalmak, aileden uzak olmak, 365 günü uçaklarda ve otellerde geçirmek gibi. 

Gençleri de aramızda görmek istiyoruz.

Bir yandan da SEV Yönetim Kurulu’nda gönüllü olarak görev yapıyorsunuz. Nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
Kendi alanımdan kısa bir örnek verirsem: İnsan Kaynakları Komitesi olarak, Vakıf insan kaynakları yapılanması ve Vakıf organizasyon ve süreçlerinde yeniden yapılanmaya gittik. Bu kapsamda Vakıf’ın paydaşları ile iletişimi ve etkileşiminde daha şeffaf, paydaş ihtiyaçlarını dinleyen, hesap verilebilir, misyonumuza odaklı çalışmalar yapmaya yönelik adımlar atıldı.
 

Türkiye çapında önemli yerlere gelmiş profesyonellerin Vakıf yönetiminde olması size ne sağlıyor?
Hem iş dünyasındaki en iyi kurumsal uygulamaların Vakıf ve Okul yönetimine aktarımını hem de Vakıf yönetimine farklı  bakış açılarını getirerek, misyonumuza ve paydaşlarımıza yönelik çalışmaların hayata geçirilmesini sağlıyor. 
 

Okuldaşlarınıza, yapacakları katkılar konusunda neler önerirsiniz?
Bu görevi tüm mezunlarımıza tavsiye ediyoruz, özellikle de genç kuşaklara. Bizi eğiten, bugünlere kazandıran değerli okullarımıza biriktirdiklerimizi geri vermemiz gerekiyor. Bu sorumluluğu hepimiz taşımalıyız, bizim mezunlarımıza da bu yakışır.

https://www.ualyetder.org/tr/okuldaki-basari-ayridir-is-dunyasindaki-ayri