HABERLER » Röportajlar » O Kokular 120 Yıldır Bizi Baştan Çıkartıyor | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği
NÜKET FRANKO FİLİBA (UAA’95)
On yıl önce ortağı olduğu yüz yıllık markalardan Rebul’u şimdi başta Rusya olmak üzere dünyaya açıyor. Bir arkadaşım anlattı. Tatillerde Yunanistan’a, Türkiye’den göç etmiş bir ailenin yanına gidermiş. Giderken de, ‘Türkiye’den bir şey ister misiniz?’ diye sorarmış. Her seferinde aynı cevabı alırmış: “Evet! Rebul’un lavanta kolonyası.” Başka bir arkadaşım anlattı. 25 yıldır gittiği berber, son bir yıldır Rebul’un lavantasını keşfetmiş. Hep onu kullanır olmuş.
İstanbul’da yaşayıp, kokuya meraklı olup da Rebul’u bilmemek herhalde pek mümkün değil. Rebul’un ortaklarından Nüket Filiba ile görüşüyoruz. ÜAA’lı. 1995 mezunu. Daha karma eğitime geçilmediği ve geleneksel ev işleri derslerinin okutulduğu son sınıftan kendisi. “Son kızlar sınıfı”ndan yani. Filiba, “Yemek dersimiz vardı, pizza yapmayı bile öğrenmiştik. Dikiş dersi de vardı... Başka bir dünyaydı ve biz bunun sonuna yetişebildik,” diyor.
Okula biraz da annesinin zoruyla girmiş. Avusturya Lisesi’ne zaten puanı tutuyormuş. Onun için, Üsküdar Amerikan diye iddiacı olmamış. Ama annesinin aklı hep Üsküdar Amerikan’daymış. Kızını kaydetmek için her gün okula gidip gelmeye başlamış. Sonunda yedeklerde yer açılınca Nüket Hanım’ı okula sokmayı başarmış.
Nüket Filiba, girip başlayınca okulu çok sevmiş. O yıllarda kendisinin hırslı bir öğrenci olduğunu söylüyor. Liseden sonra Boğaziçi Üniversitesi İşletme’yi kazanmış. Üniversite sonrasında da hemen L’Oreal için çalışmaya başlamış. Şirkete ilişkin izlenimleri çok olumlu. Şunları söylüyor: “L’Oreal’in için ‘Üsküdar’dan sonra ikinci okulum’ diyebilirim. Okulun verdiği ruhun bir benzerini, burada şirket oluşturmuş. Burada ürün müdürü olarak dört sene çalıştım.”
Nüket Hanım, daha sonra, tesadüfler sonucunda, asırlık Rebul şirketinin üçüncü kuşak temsilcisi Kerim Müderrisoğlu ile tanışır. Müderrisoğlu abisinin arkadaşıdır. Aile dostları Korel Bingöl de işin içine dahil olur. 2004 yılında yeni Rebul için ortaklık kurulur. Nüket Franko Filiba, “Çok ciddi emek verdik. Özel hayatımızdan feragat ettik,” diyor ve ekliyor: “Geçenlerde, markanın gittiği yön ve hızı hakkında, dışarıdan çok net görünüyor dediler, çok hoşuma gitti.”
PIRILTILI BİR ÇEKİM ALANI
Alınan mesafe küçümsenecek gibi değil. Nüket Hanım, “Geçmişte yararlanarak bugünü kuruyoruz,” diyor ve yaptıklarını anlatıyor: “Rebul Kozmetik A.Ş. diye yeni bir şirket kurarak kozmetik piyasasındaki en önemli oyunculardan biri haline geldik. Şimdi perakende sektörüne girdik. Ciddi bir mağazalaşma süreci içindeyiz. Altıncı mağazayı Cevahir’de açıyoruz. İyi lokasyonlar çok önemli. Çok detaylı araştırıyoruz. En iyi AVM’lerde olmaya çalışıyoruz. Rebul’un pırıltılı bir çekim alanı var. Ben ona bir tutku markası diyorum.”
Peki, Nüket Franko Filiba ve ortakları, Rebul markasında neyi yakaladılar? Sözü yine Nüket Hanım’a bırakıyoruz: “Rebul Eczanesi 1895 yılında kuruluyor. Dolayısıyla marka kodlarında zaten eczacılık geleneği, yani farmakolojik uzmanlık, buna ek olarak da Fransız zerafeti var. Biz bütün oyunu, genlerimizinde olan bu marka kodlarının üzerine kurduk. Özellikle perakende sektöründe... Bu şekilde de geçmişi güncellemiş olduk. Biz sadece nostaljik bir marka olmak istemiyorduk. İstediğimiz, günü yakalamış, geçmişten mirasını almış, güne doğru şekillenmiş bir markaydı.”
Peki, acaba markanın yeniden konumlandırılması, rakamsal bir başarıyı da beraberinde getirdi mi? Nüket Hanım, ciro bazında her yıl büyüyen bir firma olduklarını söylüyor. Son bir yılda, 2013 Mart ayından 2014 Mart ayına, yüzde 56’lık bir büyüme gerçekleştirmişler.
DÜNYA MARKASI MI? NEDEN OLMASIN?
Kendisine, şirketin hangi temeller üzerine yükseldiğini soruyoruz. Üç ayak söylüyor: iç pazar, ihracat ve private label. “Dünya markalarına özel markalı üretim yapıyoruz. Türkiye’deki bazı büyük markaların kozmetik ürünlerini de üretiyoruz,” diyor.
Şirketin önümüzdeki yıl önemli bir hedefi var. Filiba, “2015 yurtdışı açılımı yapacağımız ilk yıl olacak,” diyor. İlk hedefleri Rusya. Bağlantılar yapılmış. Kontratlar hazırlanmış. Rusya’nın, kozmetiğe ilginin çok yoğun olduğu bir pazar olduğunu belirten Filiba, “ihracat yapıyoruz, ama ilk kez yurtdışında bir mağaza açacağız,” diyor.
Acaba niye ilk tercih edilen ülke Rusya olmuş? “Rusya paranın olduğu bir pazar,” diye söze başlıyor. “Burada bazı Fransız markaları hâkim. Yves Rocher gibi, L’Occitane gibi. Şu anda pazar çok dolu değil, ama doluyor.”
Nüket Hanım ikinci hedef pazarın Almanya olacağını söylüyor: “Pazarları da oradaki partnerlerimize göre seçiyoruz. Rusya’ya da kendi başımıza gitmiyoruz. Orada iyi bir partnerle başlıyoruz. Her pazarın kendi özellikleri oluyor. Oradaki durumu tam olarak bilemediğimiz için doğru ortaklıklarla gidiyoruz.”
Şirketin marka değerini soruyoruz. Malum, son yılların en çok üzerinde durulan verileriden biri. Nüket Hanım, bu konuda ellerinde kesin bir rakam olmadığını söylüyor. “Ama 2008 yılından bu yana sekiz kat artmış olacağını tahmin ediyoruz,” diyor.
Gelelim şirketin yönetimine... Söz yine Nüket Filiba’da: “Biz üç ortak olarak birbirimizi çok iyi tamamladık. Bir puzzle’ın parçası gibiyiz. Herkesin ilgi alanı ve konsantrasyonu farklı yerde. Bir ortağımız, tamamen üretime bakıyor. Diğeri satış odaklı... Ben tamamen pazarlamaya ve yeni ürün geliştirmeye bakıyorum. Kimse birbirinin alanına girmiyor. Yönetim kurulu toplantılarında, icra kurulu toplantılarında ciddi iletişim halindeyiz. Herkes kendi alanında hedefe doğru koşuyor.”
Rebul, Türkiye’de, İstanbul dışındaki ilk mağazasını Bursa’da açmış. Bu sene sonuna kadar 10 yeni mağaza açma hedefi var. Üç sene sonrada 35 mağazaya ulaşmayı hedefliyor. İzmir, Ankara, Adana, hedefleri arasında. Nüket Franko Filiba, Rebul’un kokusunu tüm dünyaya taşımakta kararlı...