HABERLER » Röportajlar » Komşuda Pişer, Artık Size ‘Kesin’ Düşer: Favoreat.com | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

ŞELİ DE ESKİNAZİS (UAA’03) / VERDA DE ESKİNAZİS

İnternet ortamında bir pazar yeri düşünün. Konu yemek. Aklınıza gelen yiyeceği sipariş ediyorsunuz, kapınıza geliyor. Yemeksepeti ve benzerlerinden farklı. Çünkü arkada fast-food zincirleri veya restoranlar yok. Onun yerine amatör ama iddialı ev aşçıları var. Sitenin adı Favoreat.com.
 
Onlar hem kuzen hem genç iki internet girişimcisi... Şeli de Eskinazis (UAA’03) ve Verda de Eskinazis, herkesin çalışmak için can atacağı, dünyanın en büyük şirketlerinde, anahtar konumdalarken, birdenbire her şeyi bırakıp kendi işlerini yapmaya karar vermişler. 
 
Yaptıkları, çok özet olarak, sanal âlemde, yemek konulu bir pazar yeri oluşturmak. Canınız, diyelim zeytinyağlı enginar istedi. Giriyorsunuz siteye, zeytinyağlı enginar yapan birkaç kişinin adresinizi bulup siparişinizi veriyorsunuz. Bu mahalledeki Rukiye Teyze de olabilir, İzmir’deki Hande Hanım da...

İşin içinde sıcak ve lezzetli bir buluş var. Hatta bir adım daha atalım. Dünyada, bizim bildiğimiz kadarıyla bir benzeri daha yok. Buluşma olarak hemen soruyoruz: Bu fikir ve girişim nasıl doğdu? Şeli Hanım, “Çevremizde sürekli olarak yemek yapıp satmaya çalışan insanları gördük,” diyor: “Örneğin, annemin arkadaşlarını ya da insanların bloglarına yazdıklarını, mini sitelere yemek koyduklarını, iletişim adreslerini bırakarak sipariş aldıklarını gördük. Biraz araştırınca bu alanda bir ihtiyaç olduğunu farkettik. Verda Hanım, hedef kitleyi şöyle tarif ediyor: “Vakti olmayan, becerisi olmayan, ev yemeğini tercih eden ya da daha butik şeyler yemek isteyenler...” 
 
ENDÜSTRİYEL YEMEK GİREMEZ
 
Sitenin en önemli özelliklerinden biri, burada servis edilen yemeklerin endüstriyel olmaması... Verda de Eskinazis, “Elmalı turtaya tarçın istemiyorum diyebilirsiniz,” diyor: “İnsanlar birbirleriyle iletişim içinde olarak, kendilerine özgü, farklı bir lezzet sunumu yaratabiliyorlar.” 

Site, geçen yılın ağustos ayında açılmış. Şeli Hanım sürekli olarak değişik ihtiyaçlara cevap verdiklerini söylüyor ve devam ediyor: “Buna göre sitemizi güncelleştiriyoruz. Ödeme sistemlerini de yaptık. Ağustosta açıldık ama bunların hepsini yapmak ocak ayını buldu.” 

Aslında bu, fazlasıyla süreklilik gerektiren bir iş. Şeli De Eskinazis şunları söylüyor: “Başka bir şey görüyorsunuz, yeni bir model gözünüze çarpıyor. Böyle yapsak daha mı iyi olur? diyorsunuz. İnsanları dinliyoruz, neleri istediklerini öğrenmeye çalışıyoruz.” 

Kuzenlere önemli bir noktayı soruyoruz: O kadar yemek arasından, hangisinin daha lezzetli olduğunu nasıl seçeceksiniz? Cevap veriyorlar: “Her sipariş sonrasında puanlama ve yorum bırakma hakkı var. Buna istinaden de işlerini iyi yapanlar öne çıkıyor.” 

Peki, değişik yörelere özgü yemekler de olacak mı? Şeli Hanım, “Biz, özellikle böyle bir ayrımı site içinde yapmadık,” diyor ve devam ediyor: “Kategorileri ana kategoriler olarak ayırdık. Çünkü yemeği uçsuz bucaksız kategorilere ayırabilirsiniz. İnsanların kafasını çok karıştırmayalım diye düşündük.” 

Gelelim yemek satanların cephesine... Satıcıların sisteme üye olmaları gerekiyor. Kendi vitrinlerini açıyorlar. Fotoğraflarını yüklüyorlar. Gönderim bölgelerini ve çalışma saatlerini açıklıyorlar. Sonuçta, burası, tamamen kendilerine özel bir dükkân haline geliyor. 

Aklımıza geliyor, acaba Sahibinden.com’a benziyor mu? Verda Hanım, “Evet, onun gibi ama önemli bir fark var. Bizimkisi sadece yemekle ilgili,” diyor. 
 
KADIN İŞ GÜCÜNE KATKI
 
Acaba böyle bir uygulama, kadın emeğinin değerlenmesine katkıda bulunur mu? Ev kadınları için ayrı bir kazanç kapısı olabilir mi? Şeli de Eskinazis “Kadın iş gücüne önem veren sponsor firmalarla görüşüyoruz,” diyor. “Destek vermeyi düşünüyoruz. Tabii ki çok isteriz... Buraya yemeğini koyabilsin, satabilsin... En azından ev ekonomisine katkıda bulunsun... Bu insanlara dokunmak istiyoruz. Onlara gerekirse eğitim bile veririz.”

Şeli Hanım, akademik disiplinden kendi güven duygusunun oluşmasına kadar ÜAA’nın kendisine pek çok değer kazandırdığını söylüyor. Okulda çok çalışkan bir öğrenciymiş. Okuldan sonra da gönlünde yatan kurumsal bir şirkette çalışmakmış. “Aslında bu tür bir girişimciliği hiç mi hiç düşünmemiştim,” diyor. “Kendi işimi yapayım, risk alayım isteyen bir insan değildim. Boğaziçi’nde kimya okudum. Kurumsal bir firmada güzel bir pozisyon bularak hayatıma devam edeceğim kanısındaydım.” Sonra iki dev firmada, Henkel ve L’Oreal’de çalışmış. 

Verda Hanım, liseden sonra ABD’de, lider yetiştirme programlarıyla ünlü Tufts’ta ekonomi ve uluslararası ilişkiler okumuş. Ardından, Columbia’da MBA yapmış. Sonra da üç yıl McKinsey’de çalışmış.
Ve sonuçta iki kuzen için de girişimcilik ağır basmış. 

Peki, acaba buna değer mi? Şimdiden çok iyi geri dönüşler aldıkları düşünüldüğünde, ‘neden olmasın’ diyoruz. Bu kadar iyi eğitimin, titizliğin, yaratıcılığın sonunda ciddi bir başarı gelecek gibi görünüyor.

https://www.ualyetder.org/tr/komsuda-piser-artik-size-kesin-duser-favoreatcom