DUYURU PANOSU
Mezunlarımızdan bırakılan
duyuruları görmek için tıklayınız.
İletişim Bilgileri
Adres:
Üsküdar Amerikan Lisesi
Vakıf Sok. No: 1 Bağlarbaşı
34664 Üsküdar İSTANBUL
Ofis saatleri:
09.00 - 16.00
(Hafta içi her gün)

UAA‘98 Mezunu Bahar Erkal Bahar

Mühendislik okudu, profesyonel olarak bilardo oynadı, kariyerine milyon dolarlık kredileri yöneten bir bankacı olarak başladı, bir gün isyan etti ve her şeyi geride bırakıp 2010 yılında kendini tiyatroya verdi. Bilardo şampiyonasında tanıştığı arkadaşı Çağ Çalışkur ile Atölye Craft’ı kurdular. Beş yılda Türkiye’nin en başarılı tiyatro okullarından biri oldular. Çok özel oyunlarla dikkat çeken sahneleri ve oyuncuları için cast hizmeti veren Craft Ajans ile büyük bir sanat girişimi haline geldiler. Şimdi hedefleri Türkiye’de Eric Morris, Joan Hotchkis, Sanford Meisner, Uta Hagen gibi isimlerin geliştirdiği özel oyunculuk tekniklerini öğretmenin yanı sıra dans, müzik, metin analizi, film analizi, kamera önü oyunculuğu, dramaturji ve diksiyon gibi eğitimlerin olduğu bir üniversite olmak...

Bahar Erkal’a arkadaşı Çağ Çalışkur ile birlikte Craft’ı kurmalarının hikayesini soruyoruz:

Oyunculuk, tiyatro merakı, UAA günlerinde mi başladı? 

Ben 1998 mezunuyum. Şimdi bakınca okul yılları çok güzel geliyor. Çok zorlayıcıydı ama çok güzeldi. Karma eğitime geçildiği dönemde okuldaydım ve ilginç bir ortam vardı. Açıkçası lisede tiyatroyla hiç alakam yoktu. Ben hep matematik kafasında biriydim. Bütün sosyal dersleri çok kötü olup da, fizikle, matematikle, kimyayla durumu kurtaranlar vardır ya, ben onlardan biriydim. Sosyal derslerden neredeyse kalıyordum.

O zaman üniversitede başladı sahne aşkı? 

Yok orada da değil. Ben aslında makine mühendisiyim. Yıldız Teknik mezunuyum. Liseden belliydi benim durumum, matematik sınavlarından hep 100 alırdım. Makine bölümünde tek kız bendim. Sosyal anlamda derseniz, bilardoya yöneldim. Ulusal yarışmalara katıldım. Craft’ı kurduğumuz Çağ ile de böyle tanışıp arkadaş olmuştuk. Okuldan sonra ise enerji alanında uzmanlaştım. Sonra bir bankaya girdim. Üç sene kadar proje finansmanı yaptım. Sonra o kurumsal hayatın içinde sabah dokuz akşam altı... Bakıyorum; hayat böyle bir şey olmamalı diyordum. 

Bir isyan sonucu kendinizi sahnede mi buldunuz yani?

Aslında kurumsal hayatta herkeste biraz isyan vardır. ‘İstifa edeceğim’ diyordum ama o kararı vermek kolay değil. Benim işim çok stresliydi. 50 milyon liranın üzerindeki kredilere bakıyordum. Büyük büyük toplantılar... Büyük büyük adamlar... Büyük stresler, büyük riskler... Çağ ile artık çok yakın arkadaş olmuştuk. Bir gün, ‘Ben evin salonunda oyunculuk dersleri veriyorum’ dedi. ‘Sana da çok iyi gelir. Çok streslisin. Değişik bir şey olur’ dedi. Ben de başladım. Çağ, Amerika’da eğitim almış. ‘Eric Morris’ dediğimiz bir teknik ile oyunculuk öğreniyoruz. Psikiyatrinin de işin içinde olduğu teknikler bunlar. Dolayısıyla bir yanı terapi gibi. Oyunculuk öğreniyorum diye derinleştikçe, derinleştikçe, ‘Allah’ım ben ne yapıyorum’ dedim. Sonra bir anda hayatımı komple değiştirdim. Bir günün içinde, ‘hayır ben burada olmak istemiyorum’ dedim ve istifa ettim. Bir anda Çağ ile birlikte kendimizi bir tiyatro atölyesi kurmaya çalışırken bulduk. 

Yani oyunculuk öğrenip stres atayım derken hayatınız değişmiş. Bu nasıl bir tiyatro tekniğidir böyle, yani Eric Morris?

Gerçekten çok ilginç ve geleneksel tiyatro eğitimlerinden çok farklılar. Sanford Meisner, Uta Hagen, Eric Morris gibi isimlerin geliştirdiği psikolojik temelleri olan teknikler. O zaman benim hissim şöyleydi: Bu teknikler sayesinde bütün bunları yaşadım. Artık ne yapmak istediğimi görüyorum. Kendi iç dünyamı tanıyorum, sorguluyorum. Her an ne hissettiğimin farkındayım. ‘Başka insanlara da bunu bir şekilde yaşatmalıyım’ dedim. Bizim çıkış amacımız, kimseyi oyuncu yapmak filan değildi. Hatta Çağ hep der ki, ‘İnsanlar oyuncu olmasın diye elimden geleni yapıyorum. Hâlâ oyuncu olmaya kararlı iseler oluyorlar.’ Gerçekten öyle bir şey bu eğitimler. Amerika’da çok güncel olan teknikler. Geleneksel olarak tiyatro eğitimi, insanların tecrübelerinin başkasına aktarılmasıyla olur. Ama oyunculuk öyle bir şey ki bunun klasik bir eğitimi yok. İşte Eric Morris gibi tekniklerde; insanlar motivasyonlarını, tekniklerini ve oyunculuklarını kendi alt dünyalarından bulup oluşturabiliyorlar. Kendi alt kimlikleri üzerinden, arketipleri üzerinden. Gustav Jung’un arketiplerine uzanan teknikler. Hepimizin içinde çok çocuksu bir taraf var, şeytani bir taraf, erkeksi bir taraf, kadınsı, kontrolcü, asi, bir sürü taraf var. Biz işte o içimizdeki minik, gizli karakterlerin en saf hallerine ulaşıyoruz. Onları tanımayı ve yüzleşmeyi sağlıyoruz. Ve sahnede, ileriki aşamalarda oyunculuğa geçildiğinde; sahnedeki şey, ‘rol yapmak’ değil, o ânı, kişiliği, karakteri kendi hayatımızdan ‘bir tecrübe olarak yaşamak’ haline geliyor.

Eğitime başlamadan biraz psikoloji okumak lazım galiba! 

Yok öyle değil tabi. Temelde biz canlandırdığınız bir karakterin; küçük de olsa, içerde derinlerde bir yerlerde olduğunu, oynarken bunu bulup, roldeki o duyguyu, ‘rol yaparak değil’ bizzat gerçek olan, o içerdeki gerçek duygu üzerine inşa edilmesini sağlayama çalışıyoruz. Onları, duyguları, en derinlerde bulmayı öğreniyoruz. Ben, Craft’ın bugün verdiği eğitime, sadece oyunculuk olarak bakmıyorum. Bir noktaya kadar bir kişisel gelişim modeli bu. Bir sürü şey için kullanılabilir. Mesela gerçek bir farkındalık için.  

Peki işler nasıl bu kadar hızlı büyüdü? Craft neler yapıyor bugün?

İşin o tarafı aslında çok komik. Okul fikrimiz yoktu. Bir evin salonunda çalışmaya başladık. Her gün çalışıyoruz. Hepimiz çok keyif alıyoruz. Ama her gün sayımız çoğalıyor. Salona sığmamaya başladık. Sonra dedik ki, ‘kendimize bir yer tutalım’. Fikir buradan başladı. Bir gün Çağ, ‘Çok iyi bir yer buldum burayı tutalım’ dedi. Fındıklı’daki o katı tuttuk ve başladık. İki yıl önce oradan ayrıldığımızda, binanın dört katına yayılmıştık. İnsanlar bir anda gelmeye başladı. ‘Şu ders de olsun, şu konu da eksik’ derken, ‘kamera önü de olsun, sahnemiz de olsun, oyun da sergileyelim’ demeye başladık... Derken üç-dört yıl içinde bir okula dönüştük. ‘Bu insanların büyük kısmı televizyon dizilerinde olmak istiyor ve onları bizden daha iyi tanıyan kimse yok’ dedik, cast ajansı açtık. Tamamen kendi içinde, ihtiyaçlar geldikçe ve idealist kaygılarla yürüyen bir girişim Craft, aynı ruhu koruyoruz. Fındıklı’daki bina yetmeyince Kadıköy’de bir köşke de geçtik. Şimdi Fındıklı’yı bıraktık; sadece köşkteyiz. Bahçemiz var. 100 kişilik bir tiyatro sahnemiz var. 

Nasıl bir eğitim alınıyor? Hedefleriniz neler?

Temelde iki yıllık bir eğitimimiz var. Bitirme için, öğrencilerden tamamen kendi başına bir proje yapmalarını istiyoruz. Oyun olabilir, kısa film, senaryo yazabilir, yönetebilir. Bitirme tezi gibi bir şey. Projeden geçer not almadıkça başarılı olarak kabul etmiyoruz. Halen 17 eğitmenimiz var. Bir belge vermiyoruz ama Craft’ın bir ismi oluştu ve camiada kabul görüyor. ‘Biz şöyle bir okul açalım, çok para kazanırız’ diye başlamadık zaten, belli bir eğitim ekolünü temsil etmeye çalışıyoruz. Biz hep öğrenci odaklı gittik ve şu anda 170 öğrencimiz var. Bir üniversite, yüksek okul olmak çok istiyoruz. Yurtdışından birçok oyun getiriyoruz, çeviriyoruz, sahneliyoruz. Bir yayınevi kurmayı istiyoruz.

CESUR YÜREK’TE OYNUYOR

Bahar Erkal, bu yıl ilk defa bir televizyon dizisinde oynuyor. Show TV’deki Cesur Yürek’te, Sema rolünü canlandırıyor. İlk defa ekranda yer aldığını belirten Erkal, “Craft, büyüme aşamasındaydı. Öğrenciler, dersler, altyapı, oyunlar derken ilk kez bu sene bir diziye vakit bulabildim. O da, sınırlı vakit ayırabileceğim konusunda anlaşarak oldu. Ama benim için çok iyi bir deneyim oluyor” diyor.

YOLU CRAFT’TAN GEÇEN BİRKAÇ OYUNCU

• Metin Akdülger, Muhteşem Yüzyıl Kösem, IV. Murat.

• Fırat Altunmeşe, Cesur ve Güzel, Kemal.

• Meriç Aral ve Ozan Dolunay, Yüksek Sosyete, Ece ve Mert.

• Cengiz Coşkun, Diriliş, Turgut Alp.